8 Kasım 2016 Salı

LEDNICE

 Daha önce adını duydunuz mu ? Ya da daha önce buraya acaba kaç Türk ziyarette bulunmuştur?? Ne alaka orası da neresi dediğinizi duyar gibiyim =)) Evet şimdilik Brno'da yaşıyorum ve Lednice Brno'ya gerçekten yakın...



South Moravian Bölgesi'nde gezecek görecek bi çok Chateau var ,bunlardan birisi de Zamek Lednice 

Şatoya geldiğinizde karşınıza Neo-Gotik tarzda yapılmış bir yapı çıkar. 1858 yılında Georg Wingelmüller tarafından mimarisi tasarlanmış olup mevcut masalsı romantik binanın kendini geliştirmesi Ortaçağ'da Lednice Şatosu ve Liechtenstein evinin birbirine bağlanmasıyla olmuştur.
Gerçekten mimari olarak ve çevresinde ki doğal güzelliklerle mutlaka görülmesi gereken şatolardan biridir.


Tabi buraya kadar gitmişten Şatonun muhteşem bahçesini gezmeden gelmeyin .. Yazın ve bahar aylarında görme şansım oldu ve hepsinde gerçekten inanılmaz büyüleyici olduğunu belirtmem gerek. Buarada 2016 tarihi itibariyle şatonun içinde ki müzeye giriş 180 Çek Korunası idi ve daha önceki araştırmalarımızda içerde pek matah bişey olmadığını öğrenmiş olmamızla bizde gereksiz bulup girmedik. Açıkcası her taraf avlanmış zavallı hayvanların boynuzları ve dondurulmuş kafaları ile doluydu ve gerçekten çok gereksizdi. Güzel havayı fırsat bilip muhteşem bahçesinde bi kaç saatlik doğa yürüyüşü yapmak daha eğlenceliydi kesinlikle....

(Lednice Satosu'nun 1996 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesine eklendiğini de belirtmeliyim)


Ayrıca bahçede ilginç bir mimari yapı var => MINARET 

Çek Cumhuriyeti'nde islamla alakası olmayan bir devlet sınırları içinde ki en yüksek minarede ilginizi çekebilir diye düşünüyorum.
Söz konusu minare Moorish yani Fazlılara özgü bir mimari ile J.HARDMUTH tarafından 19. yüzyılda dizayn edilmiştir. Tam olarak 1798-1802 yıllları arasında inşa edilmiştir. Yükseklik korkusu olmayanlara 50 Koruna verilip 60 metre yükseklikte ki minareye çıkmaları tavsiye edilir. Manzara karşısında gerçekten şok olacaksınız.. Fotoğraf için inanılmaz bir malzeme sunuyor size tüm vadi 


(Ancak şunu da belirtmeliyim bugüne kadar birçok Avrupa ülkesi ve tarihi alan ziyaret ettim ve ilk defa bir yapının üzerinde bu kadar çok tahrip ve yazı gördüm .. Sanırım sahip çıkılmama durumu dinsel imge ile ilgili olabilir. Çekleri de burda hafiften eleştirelim dedim=))


Hayatınızdan gezmeler eksik olmasın ve keşfetmeye devam edin... Yeni yerler yeni insanlar yeni kültürler keşfetmek sizi genç tutar unutmayın=)))







9 Eylül 2016 Cuma

AUSCHWITZ -BIRKENAU


                           Geçen haftasonu Polonya'daydık. Tabi ki Brno'da yaşadığımız için bize bu kadar yakında bulunan insanlık tarihinin en utanılası açık hava müzesini ziyaret etmeden olamazdı. Araba ile yaklaşık olarak 3 saat sonra Auschwitz Concentration Camp 'a ulaşmış olduk. Normalde internet üzerinden online rezervasyon yaptırmanız lazım ve hangi dilde istiyorsanız ona göre rehberli tur seçmeniz gerekiyor.
                            Biz yaz başından beri takipteydik ancak bir türlü ingilizce rehber eşliğinde olan turu yakalayamadığımız için şansımızı direkt giderek denemek istedik. İyi ki de gitmişiz. Gerçi gider gitmez içeri giremedik ancak en azında saat 3'ten sonra içeri tekrar rehbersiz giriş için bilet verildiğini öğrendik. (3 'ten sonra müzeye giriş ücretsiz aklınızda bulunsun.) Neyse bizde 3 saatlik zaman dilimini değerlendirmek istedik ve bulunduğumuz kamp alanına yakın Birkenau 'ya geçtik. Bu arada iki kamp arası çok yakın ,yaklaşık 2 km. Aynı zamanda iki kamp arasında shuttle bus hizmeti var ve tabi ki yine ücretsiz. Biz yürüyerek gidip otobüsle geri dönmeyi tercih ettik. Aslında biraz da bulunduğumuz alanın enerjisini hissetmek istedik. O masum insanların o bölgede o penceresiz vagonlardan indikleri zaman ki tuhaf, karmaşık duygularını hissetmek istedik. Gidince ne demek istediğimi anlayacaksınız çünkü kampın kurulduğu alanda normalde tam bir huzur sessizliği ve doğa coşması mevcut.


             Tüm alan o kadar büyük ve kampta sistem o kadar belli ki insan inanamıyor burada yaşananlara gerçekten. İnsanın insana yaptığına inanmak gerçekten güç bi durum. Neden ? diye sormak anlamsız,düşünceler beyhude.... Zaten alanı gezen herkeste derin bi düşünce ve sessizlik hakim.Katliamı nasıl anlatmak gerek bilemiyorum. Sonuçta burda milyonlar vahşice ,sistematik bir şekilde öldürülmüş. İnsanların,çocukların,kadınların o tren vagonlarından indikleri zaman ne düşündüklerini düşünmek bie ürpertiyor. Bi an midem bulanıyor,ağlamak istiyorum ama bi duygu donması.. İnsanın boğazında ki o korkunç düğümlenme ...

                 Neyse burda yeterince insanlığımızdan utandıktan sonra asıl meşhur olan Auschwitz'e doğru gitmek için yol alıyoruz. 


Ahh şu kapıda yazan meşhur yazı ARBEIT MACHT FREI ' Çalışmak Özgür Kılar'' 

                       1872 yılında Alman yazar Lorenz Diefenbach bu sözü kitabında kullandığı zaman ülkesinin ve insanlık tarihinin en utanç verici ayıbının simgesi haline geleceğini nerden bilebilirdi .. Anlatmanın gerçekten güç olduğu bi durum ,insanın insana yaptığını başka hangi canlı birbirine yapar ? İnsan insanın gerçekten de kurduydu sanırım. İçerde gördüğüm resimler,eşyalar,saçlar,protezler,çantalar ve dahası .. Buraya gelipte bu kapıdan geriye aynı hissiyatla çıkabilen bir insan olduğuna inanmak istemiyorum. Gerçekten kimse birbiriyle konuşmuyor,yorum yapılmıyor.. Sanırım insanoğlu dünyada varoldukça bu tarz hikayeler,bu tarz mekanlar olmaya ve insanlar ölmeye ve öldürülmeye devam edecek =( 


                         Burası da insanların malesef kurşuna dizilerek öldürüldükleri duvar ,kendime sürekli neden diye sorma ihtiyacı hissettim.. Neden ? Neden ? Neden? Şimdi devam eden savaşlar,silah sanayi,insan ticareti .. Neden insanlar hep başka kötü şeylerin peşinden gidiyor..Birlikte huzur içinde yaşanabilecek bir yer neden inşa edilemiyor. Sonuçta hiç birşey değişmiyor. Sanırım bu seyahat insana ve insanlığa olan umudumu kalbimin biraz daha derinlerine gömmeme sebep oldu. Hüzünlendim ve insalıktan nefret ettim. Kötüler hep var ve varolmaya devam edecekler.


                       Siz de bu yazıyı okuduktan sonra lütfen üstte ki fotoğrafta çıplak zeminde uyuyan çocuğun yerine kendinizi koyun. Onun ilk uyuduğu gece neler düşündüğünü ve umutlarını düşünün. İnanıyor muydu acaba o kamptan geri çıkış yolunun olduğuna?  Evet evet üşüyordu,karnı açtı ve siz görmediniz ama 1000 kişi ile aynı kamp koğuşunu kullanıyordu. Ağlayabiliyor muydu ,şokta mıydı? Bi an kendinizi sadece bir geceliğine orda hayal edin ve iyi bir insan olmaya adayın ömrünüzü ...


Albert Einstein ne demiş ''GENELDE İNSANLIĞIN KADERİ HAKETTİĞİ OLACAKTIR.''



               




31 Ağustos 2016 Çarşamba

Bratislava - SLOVAKIA

Merhaba,

Biliyorsunuz Brno'da yaşıyorum ve bu nedenle de Orta Avrupa'da herhangi bir yere plan yapıp keşfe çıkmam o kadar da zor olmuyor. Bu yazımda size Bratislava hakkında bilgi vereceğim. Başkente gittiğimde gerçekten şaşırdım beklemediğim kadar gelişmiş ve keyifli bir şehir olduğunu önceden belirtmem gerek =) Laf aramızda kalsın kızları da meşhur olduğu kadar güzelmiş ,gitmek isteyen karşı cinslerime duyurulur 



Şehir aslında küçük ama benim gibi guzel cafe, restoran hastasi bireyi kendine hemencecik isindirmis olan sehir, eski sehir merkezi gercekten cok seker, tum cafeler, barlar restoranlar hepsine girmek istedim.Kose bucak bir sokakta cok guzel bir sarap kulubu bulduk ama biz kapanmadan önce şehrin hemen hemen heryerinden görünen kaleye çıkmak istiyorduk.Gerçekten de uzaktan bakıldığında bir masayı andıran beyaz ,sevimli bir kale ..
Şehrin içinde ve ara sokaklarında hafif bir kaybolma durumundan sonra dik bir yokuştan yukarı çıkmaya başladık. Neyse ki akıllı cep telefonlarımız imdadımıza yetişti. O kadar da küçük durduğuna bakmayın Avrupa'nın sıcağı da sıcak oluyor ve sıcak altında o kadar psikopatça yürümek de biraz yürek ister =) Neyse yukarı doğru çıkarken taze bira yapan bi tesis gördük ,çok şirin bir barları da vardı. Hemen sıcaktan kendimizi içeri attık ve soğuk taze bir bira molası verelim dedik. İyi ki de yapmışız.. Ahanda bira içtiğimiz yerin web sitesi..Deneyin pişman olmazsınız 

http://www.zamockypivovar.sk


Bunlar da kaleden bazı fotoğraflar,gerçekten keşfetmeye değer 


Gittigimde pazar tarzi acilmis tezgahlar vardi, az ileride kurulmus olan sahneden muzik sesleri geliyordu falan, ah ne huzurlu yer! Ve bi an da ne görelim meğerse tüm haftasonu yemek festivali varmış.Ah şu Avrupalılar her türlü festival onlarda var sanırsam =)
Ayrica Slovaklar gercekten sicacik insanlar, yuzumde bir gulumsemeyle dolastim hep sayelerinde.Yaşamın oldukça ucuz olduğu, sakin şehirdir. Fazla expat ya da turist olmadığı için yerel halk fazla ingilizce bilmez; ama çok nazik ve yardımseverlerdir. iki tane görülesi kalesi vardır, Ufo adlı restoranı 360 derece şehir manzarası sunan, lokal insanların şık yemekler için tercih ettiği bir yerdir. sürekli plaj voleybolu oynarlar, anlatılanın aksine soğuk ve ciddi değildirler. Bratislava Havalimanı'ndan pek uçuş yoktur; buradan ancak ryan air'in ucuz uçuşları vardır. onun yerine Bratislava'dan taksiyle 45 dk gibi bir sürede 50 euroya gidilebilen Viyana Havalimanı'nı tercih etmek gerekir. evler genellikle eskidir, dışları isli gibidir, adeta ikinci dünya savaşından yeni çıkmış gibi bir intiba yaratır. kızları oldukça güzeldir demiştim sanırım =) İnsanlar sanata ilgilidir, gözlemlediğim kadarıyla taksiciler bile klasik müzik dinlemektedir. Yunan Mitolojisine düşkünlerdir; apollo otel, apollo iş merkezi gibi pek çok binaya yunan tanrısı adı verilmiştir. hatta Apollo oteldeki wifi ağlarının adı da athena, artemis vs şeklinde yunan tanrıçalarının adını almıştır.

Bi de şu Blue Church var,görmeden gelmeyin biz gittiğimiz de içerde düğün vardı  ve içeri girip düğünü izleme şansımız oldu. İçerisi de dışı kadar ihtişamlı gerçekten,bence tam bir pasta kıvamında insanın yiyesi geliyor gerçekten=)
(Düğünden bir kare)
Böyle ufak tatlı tezgahlarda var bana nedense şeklinden belki İstanbul'u hatırlattı ..Sevimli ufak tefek eş dostu mutlu edecek hediye alınabilir. Bir göz gezdirin isterseniz. Hemen merkezde yürüyüş yolunun sonundalar 

Son olarak şu arkamda görmüş olduğunuz kulenin hemen altında bir ilginizi çekebilecek bir şey var. Eski şehrin sokakları trafiğe kapalı ve dar sokaklar mevcut,gezmesi ve yürüyerek keşfetmesi gerçekten eğlenceli olabiliyor. Arkamda görmüş olduğunuz kule ise Michael Kapısı .. Söz konusu yer şehrin 0 noktası olarak kabul ediliyor ve dünyada ki diğer şehirlerden uzaklık yazıyor.
Veeeee İstanbul'a uzaklığımız sadece 1231 km =))
Aslında yazacak ve Bratislava'da yapacak çok şey var,hadi hemen planları yapın ve başlayın keşfe 
Hayat  anı kaçırmaya değmeyecek kadar  kısa !!!!!!






12 Temmuz 2016 Salı

Belvedere Sarayı - Viyana




Belvedere sarayı, Landstrasse´de iki parçadan oluşan barok stilde bir saraydır.
belvedere sarayı, 1668-1745 yıllarında savoy prensi eugen emri ile mimar johann lucas von hildebrandt´a yaptırılmışdır. yukarı ve aşağı belvedere sarayı olarak iki parçadan oluşan barok yapılar birbirine çok geniş ve gözalıcı bir bahçe ile bağlıdır. Landstrasse'de bugün müze olarak kullanılan yapılarda çok önemli tarihi tablolar da vardır.
iki parçadan oluşan bu sarayın yukarı belvedere olarak bilinen kısmı müze olarak kullanılmakta. içinde Gustav Klimt ve Oskar Kokoschka dahil bir çok ünlü ressamın tabloları var.


Belvedere Sarayı Viyana’nın önemli saraylarından biridir. Saray şehrin biraz dışında kalsa da görmeye değer bir saraydır. Saray prince Eugen’in evi olarak tasarlanmıştır. Sarayın içerisinde ayrıca belvedere müzesi de yer almaktadır. Sarayın diğer bir özelliği ise 2. Dünya savaşı sırasında Avusturya’ya özgürlük kapılarını açan antlaşma bu sarayda imzalanmıştır. Ayrıca Türk büyükelçiliği bu sarayın yakınında yer almaktadır.


Bu saray Viyanalılar için önemli olan prens Eugen’e hediye edilmiştir. Eugen ise bu hediyenin karşılığını osmanlılardan Belgrad’ı alarak vermiştir. Bu zafer zaten Eugen’in şanına şan katmıştır. Savaşta kazandıklarını ise genelde sanat için harcamıştır.
Sarayı gezmeye gittiğinizde sarayın iki bölüme ayrıldığını göreceksiniz. Bu yukarı Belvedere sarayı ve aşağı Belvedere sarayıdır. Yukarı belvedere sarayında daha çok kalıcı eserler sergilenirken aşağ belvedere sarayında ise geçici eserler sergilenmektedir. Sarayda son derece önemli resimler ve heykelelr sergilenmeketdir.Viyana seyahatiniz boyunca birbirinden güzel saraylar göreceksiniz. Ancak bu sarayların güzelliğinin yanında sarayların göz aldığınca büyük ve rengarenk olan bahçeleri de dikkat çekici ve özeldir. Bunların arasında Belvedere Sarayının bahçesi de ayrı bir keyiftir. Sarayı gezmek istemezseniz bile bu bahçeyi görün derim. Çünkü sarayın bahçesi gerçekten görmeye değer eşsizlikte bir güzelliğe sahip.
Belvedere sarayının diğer bir özelliği ise 15 mayıs 1955’de Avusturya’nın 2. Dünya savaşından sonra özgürlüğüne kavuştuğu antlaşma burada imzalanmıştır. Sarayı gezerken tabloların resmini çekmek için kendinize hakim olamayabilirsiniz ama bilmeniz gereken bir husus, tabloların olduğu yerde resim çekilmesine izin vermiyorlar. Fakat sarayın diğer bölümlerinde resim çekebiliyorsunuz.
Saraya ulaşım oldukça basittir. Şehir merkezinde yer alan karlsplatz meydanından D numaralı tramvaya bindiğinizde sarayın önüne kadar gelebilirsiniz. Ya da metronun U1 hattını kullanarak Stüdtirolerplatz durağında inerek ulaşımınızı sağlayabilirsiniz.